HAKİKAT PLANI – ELEŞTİRİYE CEVAP BEDENLENME

Selam.

Sitemizde okumakta olduğunuz bu yazı, bu bağlantıdaki “Eleştiri”ye cevap verme amacıyla yazılmıştır.

Eğer doğrunun peşinde olan biri iseniz size tavsiyemiz, “Hakikat Kitabı” ve “Hakikat Planı” isimli kitapları okuyup, doğrunun ne olduğuna kendiniz karar vermenizdir. Eğer kitapları okumuşsanız iki yazıyı kıyas edip doğrunun hangisi olduğuna karar vermek sizin çabanızla mümkündür. Burada yazılanlar, Kuran’da “bedenlenme sistemi” olarak anlatılan konuyu iyice idrak etmenizle daha anlaşılır olacaktır.

Hakikat Kitabı, Emrah Eryılmaz tarafından yazılmış ve 2014 yılında yayımlanmıştır. Kitabın “İçindekiler” kısmına aşağıdaki yazıların üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz;

Hakikat Kitabı İçindekiler 1
Hakikat Kitabı İçindekiler 2

Hakikat Kitabı – İLKSÖZ

Hakikat Planı ise aynı isimli yazar tarafından yazılmış ve 2019 yılında yayımlanmıştır.
Bu kitap üç ana bölümden oluşmaktadır.
1) “Giriş bölümü” anahtar kavramlardan oluşur.
2) “Birinci bölüm” 2014 yılında Hakikat Kitabı’nda tebliğ edilmiş bilgilere ek olarak birçok farklı işleyişin bilgisini veren ayetlerin tevillerini içermektedir.
3)“İkinci bölüm” İlahi planın “Ana Kitap’a” bağlı olarak yürütülen, 4’ü arzda 2’si Araf sürecinde olmak üzere toplam 6 aşama üzerinden uygulanan teslimiyet (arındırılma) programının, bugüne kadar bilgisi verilmemiş müfredat malumatlarıdır. Bu, aynı zamanda varlıkların arzlarda hangi basamakları geçmeleri sonucu arındırılıp görev planına alındıklarının ve de bu plan içerisinde hangi vazifelerden sorumlu olduklarının teferruatlarını veren ayetlerin tevillerini içermektedir.

Kuran’da anlatılan en uzun konulardan birisi “Bedenlenme sistemidir”. Bu konu, iki kitapta da yüzlerce sayfada ayetlerle izah edildiği için burada paylaşmayacağız. Burada paylaşacağımız konu “Bedenlenme SİSTEMİNİN arz üzerinde anlaşılması”dır. Bu konu, Hakikat Planı içerisinde 160-164 sayfa aralığında anlatılmıştır.

 

İlk olarak “eleştiri”yi yazan kişinin anlamadığı şeylerden “birisi”, Hakikat Planı’nın 160.sayfasındaki başlığın “Bedenlenme SİSTEMİNİN arz üzerinde anlaşılması” olduğudur. Zira bedenlenme “sistemi”nin içerisinde pek çok detay vardır. Simülasyon, kabirler, berzah, Araf gibi. Fakat bu “sistem” insanların çoğu tarafından bilinmemektedir. Yani konu sadece “bedenlenme” değildir, ya da “yalnızca bedenlenmenin anlaşılması” değildir. Bu “sistem” arz üzerindeki insanların çoğu tarafından bilinmemektedir.

“Eleştiri”yi yazan kişinin bunu anlamadığını yazısındaki şu cümlesinden de anlamaktayız ;
“Dolayısı ile öz Türkçe olmasa da kitapta “bedenlenme” olarak iddia edilen durumu “reenkarnasyon” kelimesi ile daha bilinir şekilde ifade edeceğim.”

Bedenlenme bir “sistem” dahilinde işlediği için ve insanların çoğunun bilmediği şey bu sistem olduğu için, “bedenlenme” kelimesi yerine “reenkarnasyon” kelimesini kullanmak “daha bilinir” hale getirmeyecektir. Çünkü bu sistem insanların çoğu tarafından bilinmemektedir.

“Eleştiri”yi yazan kişi Müminun 31-38 ve 82-90, Nahl 38 Casiye 26 ayetlerindeki insanların “AHİRETİ” inkar ettiğini, bunların yanında Nahl 38.ayetteki insanların hem bedenlenmeyi hem de ahireti inkar ettiklerini iddia etmektedir.

BU ELEŞTİRİYE KARŞI OLARAK BU YAZI İSE,
MÜMİNUN 31-38 İLE 82-90 , NAHL 38 VE CASİYE 26 AYETLERİNDEKİ İNSANLARIN İNKAR ETTİĞİ ŞEYİN AHİRET DEĞİL, “YENİDEN DİRİLTME(BEDENLENME) SİSTEMİ” OLDUĞUNU İSPAT ETMEK İÇİN YAZILMIŞTIR.

 

KURAN’DA BEAS – YENİDEN DİRİLME

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Kuran’da geçen “beas” kavramı aşağıda belirttiğimiz iki şekilde de kullanılmaktadır.

1- DİN GÜNÜNE YENİDEN DİRİLİŞ/UYANIŞ
“Ve sur’a üfürüldü. İşte o zaman onlar, kabirlerinden Rab’lerine koşarlar. Yazıklar olsun bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim beas etti (dirilti)?” Yasin 51-52
“Sonra siz gerçekten kıyamet günü beas edileceksiniz (diriltileceksiniz).” Müminun 16

2- ARZ ÜZERİNDEKİ YENİDEN DİRİLİŞ (BEDENLENME)
– Sizi geceleyin vefat ettirendir. Ve gündüz neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi beas eder (diriltir). Sonra dönüşünüz O’nadır. Enam 60
(BU AYET HAKİKAT KİTABI SAYFA 251-253 / HAKİKAT PLANI SAYFA 96-100 ARALIĞINDA ANLATILMAKTADIR)
-Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra beas ettik (dirilttik). Bakara 56
(BU AYET HAKİKAT KİTABI SAYFA 327-329, HAKİKAT PLANI 134-136 VE 205-206. SAYFA ARALIKLARINDA ANLATILMAKTADIR.)

 

Arz üzerindeki medeniyetlerin çoğunun sahip olduğu inanç sistemi, tek bir Yaratıcı temeline dayanmaktadır ve hepsinin ortak inancında bir diriliş günü vardır. Bu insanlar, O gün için Yaratıcının onları yeniden dirilteceğini bilmektedirler yani 1.maddedeki ayetlerde anlatılan din gününe uyanışı dilleriyle kabul ettiklerini söylemektedirler. Fakat “insanların çoğu” 2.maddedeki ayetlerde anlatılan “arz üzerindeki yeniden diriliş\bedenlenme sistemini” bilmemektedirler.

Bedenlenme, reenkarnasyon ile aynı şey değildir. Bu yüzden yazı boyunca “reenkarnasyon, rebedenlenme” gibi konuya uzak kavramları kullanmayacağız. Kitaplarda geçen kavram “bedenlenme”dir.

“Bugüne kadar Kur’an bilgisinde, reenkarnasyon olarak ifade edilmiş durumun olup olmadığı gibi konular tartışılagelmiştir. Fakat Kur’an bu soruların ötesinde, çok daha geniş ve derin cevapları yine kendi içinde vermiştir. “Reenkarnasyon” veya “Ruh göçü” ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğini kabul eden bir inanıştır. Bu inanış Kur’an bilgisiyle birçok noktada ayrılmaktadır. Bugüne kadar İslam ile bu konuyu bağdaştırmak isteyenler veya ayrıştırmak isteyenler, sadece birkaç ayet üzerinden bu konulara cevap vermeye çalışmışlardır. Fakat konuları yeterli şekilde açıklayamamışlardır.
… Kur’an içinde bildirilen “Bedenlenme” işleyişi, reenkarnasyon inancındaki gibi sistemsiz bir şekilde işleyen bir durum değildir. Yüce ALLAH tarafından daha önceden belirlenmiş yasalar çerçevesinde planlı ve programlı şekilde çalışmaktadır. Temel olarak reenkarnasyon inancı ile Kur’an bilgisinin ayrıldığı nokta, reenkarnasyonda, insanın ruh olarak görülmesi ve ruhun herhangi bir yasaya bağlı olmadan “sürekli“ bedenlendiğidir. Fakat Kur’an-ı Kerim ruhun insana ait olmadığını ve onun varlığa hareket imkânı sağlayan sürücüsü/güdücüsü ve İlahi bilgiye ulaşma kanalı olduğunu bildirir. Çünkü insan nefstir. Yüce ALLAH birçok ayette bunu bildirmiştir. Bunun yanı sıra Kur’an, İlahi sistemin gerekliliği olarak nefsin çeşitli aşamalar ve plan dâhilinde varlık sahasına gönderildiği bilgilerini de vermektedir. Bu aşamalar kadim zamanlardan beri işleyen, önceden belirlenmiş zaman ve yasalara göre düzenlenmektedir. Kur’an-ı Kerim’de verilmiş bilgilerle reenkarnasyon inanışın tek ortak noktasıysa “bedenlenme” kısmıdır. Bedenlenen, varlığın özü olan nefstir.” Hakikat Kitabı 233-234

 

MÜMİNUN 31-38 İLE 82-90 , NAHL 38 VE CASİYE 26 ayetlerindeki varlıkların inkar ettikleri “beas”, 2.başlıktaki ayetlerde belirtilen “arz üzerindeki yeniden diriliş(bedenlenme)”tir.

Bu ayetleri incelerken sorulması gereken en önemli sorulardan birisi şudur.
“Beas fiilinin bu konu içerisinde iki anlama geldiğini söylüyorsunuz. Bu ayetlerdeki insanların inkar ettikleri “beasın”, din günündeki diriliş değil de “arz üzerindeki bedenlenme sistemi” olduğunu nereden anlayacağız?”
Bunu anlamak için öncelikle, o ayetlerdeki insanların hangi inançlara sahip olduklarını ayetlerin öncesine ve sonrasına bakarak anlamak gerekmektedir. “Eleştiri” olarak yazılan yazıda ise, bunlar göz ardı edilmiştir. Ve farklı bilinçteki ve inançtaki varlıkların, farklı zamanlar içerisinde söylediği inkar cümleleri kıyas edilerek, konu ayetlerin bağlamından kaydırılmıştır.

Hatırlatalım, Kuran’da “be-a-se” fiili pek çok ayette geçmektedir. “Göndermek, canlandırmak, kışkırtmak, ölümden sonra diriltmek” gibi anlamlara sahip bir fiildir. Bizim üzerinde duracağımız konu, bu fiilin insana uygulanan “ölümden sonra diriltmek” anlamına geldiği bazı ayetlerdir.

 

A. MÜMİNUN 31-38. AYETLER

“Sonra onların (Nuh kavminin) ardından başka bir nesil inşa ettik. Böylece biz onlara, onların içinde, onlardan resul gönderdik, Allah’a kul olsunlar, diye. Sizin, O’ndan başka İlâhınız yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız? Ve onun kavminden inkârcıların ileri gelenleri, ahirete mülâki olmayı yalanlayanlar ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kimseler: “Bu, sizin gibi beşerden başka bir şey değil. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor.” dediler. Ve eğer siz, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz muhakkak ki siz, o zaman mutlaka hüsrana düşenler olursunuz. Öldüğünüz ve toprak olduğunuz, kemik “hâline” geldiğiniz zaman sizin, mutlaka çıkarılacağınızı mı size vaat ediyor? Heyhat, size vaat edilen şey ne kadar uzak. O(hayat), sadece dünya hayatımızdır. Ölürüz ve diriliriz. Ve biz, beas edilecek (yeniden dirilecek) değiliz. O (resul), ancak Allah’a yalanla iftira eden bir adamdır. Ve biz, O’na inananlar değiliz. Müminun 31-38

Bu pasajdaki diyaloglar Ad Döngüsünün sonunda geçmektedir. Dolayısıyla bu insanlara “Kuran’ın tevili” vahiy taslak planına göre ulaşmıştır. Tıpkı Hakikat Kitabı ve Hakikat Planı’nda olduğu gibi. Yani “bedenlenme sistemi” bilgileri ile karşı karşıya gelmişlerdir. Dolayısıyla bu pasajdaki olaylar bizim döngümüze birer mesajdır, olacak olanların habercisidir. (Döngü konusu iki kitapta da anlatılmıştır.)

Müminun 31-38 ayetleri arasında, o döngüde ki varlıkların bilinç halleri, altını çizdiğimiz Müminun 33’te “3” ayrı şekilde,
1)inkâr edenler (keferu),
2)ahirete mülaki olmayı reddedenler;
Bu maddedeki varlık grubu Allah’ın varlığına inanan ama ahiret günü inancı olmayan (deist gibi), hem de din gününe inanmayan yani diliyle inandığını söyleyip, aslında inkar eden. Çünkü iman; dilden çıkan değil, kalpten gelendir. Dil ile söyleyip yaşantıda bunun tersini yapmak da vahiyde “ahirete mülaki olmayı reddedenler” olarak karşılık bulur.
3)dünya hayatında refah verilenler
olarak açıklanmıştır.

Bu 3 varlık grubundan birisine dahil bir insan düşünün ki, Hud as’a “ölürüz, diriliriz” ve “O (resul), ancak Allah’a yalanla iftira eden bir adamdır” diyor yani bu insanda Allah’ın var olduğu bilinci var ve sözde Allah’ı savunuyor. Yaşadığımız döngüde, Allah’a iman eden ve ayetteki şekilde “Ölürüz ve diriliriz. Ve biz, beas edilecek (yeniden dirilecek-yeniden bedenlenecek) değiliz.” diyen insanlar, Allah ve ahiret inancı sözde olmasına rağmen, “bedenlenme sistemi”ni inkar eden insanlardır.
“Eleştiri” yazısında ise bu ayetlerdeki insanların; Allah ve bedenlenme inancı olduğu, fakat ahirete inanmadıkları yazılmıştır. Bir insan “bedenlenme sistemine” inanıp Allah’ı savunup, nasıl ahirete inanmıyor olabilir? Bu mümkün değildir. Çünkü bir insan “bedenlenme sistemine” iman ediyorsa, bu sistemin içerisinde Araf, berzah, din günü gibi süreçlerinde olduğuna da inanıyor demektir.

 

“Eleştiri”yi yazan kişi, Müminün 33’teki varlıkların inkarını, Müminun 15-16.ayetlerle izah etmeye çalışmıştır. Kendisi 14.ayeti görmek istememiş olabilir. Fakat biz yine de yazalım. Müminun 14-16.ayetler “yaratılış-başka yaratılış-ölüm-kıyamet” bilgisini vermektedir. Ve sonraki ayetlerde başka döngülerin(Nuh) bilgisi verilerek, 31.ayetle Ad döngüsündeki bilgiye geçiş yapılmıştır. Ayetin öncesindeki kavramları, ara bilgileri görmeden, ayetleri alakasız bir şekilde açıklamaya çalışmak kişiyi yanlış sonuca götürür.

Ayrıca bedenlenme sistemini anlatan bir ayeti, kendisinin yaptığı gibi Müminun 37’deki bilginin yerine koyarsak, bu kişilerin bedenlenmeyi inkar ettikleri sonucuna varılır. Örneğin bu “eleştiri”yi yazan kişi neden Enam 60’ta bedenlenme düzenini anlatan “ölüm-beas” bilgisini almak yerine, Müminun 15-16’da ahireti anlatan “ölüm-beas” bilgisini alıp Müminun 37’yi açıklamaya çalışıyor? Bunun yapılması, ayete “nefsinin” istediği şeyi söyletmeye çalışmaktır. Zira “beas” kavramının iki anlamda da Kuran’da bulunduğunu yukarıda paylaşmıştık. Ayetleri bağlamlarından kopuk bir şekilde birbiri ile bağlantılamaya çalışmanın ne kadar yanlış ve yersiz olduğunun delilidir. Bunları yapmadan, ayetlerdeki varlıkların nasıl bir bilince sahip olduklarını okuyarak, bunların ahireti değil, “bedenlenme sistemini” inkar ettiklerini görmek mümkündür. Çünkü Müminun 31-41.ayetlerdeki olay döngü sonunda geçmektedir ve bu insanlara “kabir,simülasyon,Araf,berzah vb” sistem bilgileri ulaşmıştır.

Tüm bunlara ek olarak, 37.ayetin orijinal metninde “in hiye illâ hayatüna” ifadesinde Hasr yöntemi kullanılarak tekid(vurgu) yapılmıştır. Bu yöntemle birlikte, hayatın sadece o bedende yaşamakta oldukları hayat olduğuna ve dünyada bundan başka hayat yaşamayacaklarına inandıklarına vurgu yapılmıştır. Ve ayetin başında “hiye” zamiri tekil kullanılarak, inandıkları hayatın tekilliğine işaret etmiştir. Dolayısıyla bu insanlar bedenlenme sistemine (birden fazla hayat) inanmamaktadırlar.

 

B. MÜMİNUN 82-90.AYETLER

“Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten, mutlaka biz beas mı edileceğiz (yeniden mi diriltileceğiz)?” dediler. Andolsun ki bu, bize vaat edildi ve daha önce de babalarımıza. Bu ancak evvelkilerin efsaneleridir. De ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin): Arzın ve onun içinde olanlar kimindir?” “Allah’ındır” diyecekler. De ki: “Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?” De ki: “Yedi kat semaların Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” “Allah’ındır.” diyecekler. De ki: “Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız?” De ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Her şeyin melekûtu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor. “Allah’ındır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz? Hayır, onlara gerçeği getirdik. Ve muhakkak ki onlar, gerçekten yalanlayanlardır.” Müminun 82-90

 

Konuya, “eleştiri”yi yazan kişinin yazısındaki şu cümleyi değerlendirmekle başlayalım;
“Hakikat Planı’nında ilgili anlatı, 82’inci ayetle başlatılmıştır. Burada büyük bir gizleme hareketi vardır.”


Hakikat Kitabı veya Hakikat Planı’nda herhangi bir “gizleme hareketi” amacı olsaydı, şimdiye kadar hiçbir yerde doğru bir şekilde açıklanmamış binlerce ayet bu kitaplarda açıklanmazdı ve bu eleştiriyi yazan kişinin kendisi de kitaplardaki bilgilerden faydalanamazdı. Yazdığı bu cümle bile, yazıyı yazan kişinin adaletten, vicdandan ne kadar uzak olduğunu ve zan ile hareket ettiğini göstermektedir. Kitaplarda hiçbir şekilde gizleme söz konusu değildir.
Aksine sürekli olarak vahiyle meşgul olunması gerektiği ve konuların diğer ayetlerle olan bağlantılarını kişinin düşünmesi gerektiği Hakikat Planı 793.sayfada şu cümlelerle belirtilmiştir,
“Bilgisi verilen her konu, Kur’an’ı Kerim’in dışına çıkmadığınız sürece kendini görünür kılar ve tamamlar. Kur’an’ı Kerim’de, kitap içinde bilgisi verilmiş konuları tamamlayan farklı ayetler mevcuttur. Sizler Kur’an okudukça burada yazılmamış ayetlerin, konularla olan bağlantısını kurabilirsiniz. Bize verilenler sistemin işleyiş anahtarlarıdır ve vermemiz istendiği kadarını paylaşmaktır. Bundan sonrası her insanın kendi seçimi ve yoludur.”

Bu kişi, kitabın 80.ayeti paylaşmadığını söyleyerek bunun bir “gizleme” olduğunu “zannetmiş”, ardından 80-81.ayetleri paylaşarak yanılgısını ve zanlarını daha da ifşa etmiştir.
Çünkü Müminun 81.ayette “Onlar evvelkilerin(öncekilerin) söylediklerinin aynısını söylediler.” buyrularak hem önceki döngülerde, hem de bu döngüde inkar edilen “arz üzerinde yeniden dirilme sistemine” vurgu yapılmıştır.

Ayrıca yine çok önemli bir detayı belirtmek gerekirse, ayetlerde verilmiş varlık profiline bakarsanız, bu insanların, Allah inancı olan, O’nun mülk ve yönetimini, yedi kat semayı bilen kişiler olduğunu görürsünüz. Bu inanç, arz üzerindeki medeniyetlerinin çoğunun sahip olduğu inançtır. Bu inanca sahip insanlara göre, insanlar sadece “bir hayat” yaşar ve sonrasında kıyamet gününde dirilir.
Bu insanların ahireti inkar etmediğinin en görünür taraflarından birisi, “7 sema” kavramını biliyor olmalarıdır. “7 Sema’yı bilen bir insan nasıl ahireti reddediyor olabilir? Zira “Sema” kavramı, dünyanın dışında başka yaşamların olduğunun farkında olduklarını gösterir. Dolayısıyla, Müminun 82.ayette inkar edilen “beas” ahirete olan diriliş değildir.

 

C. CASİYE 23-26.AYETLER

Kendisinin ilahı olarak duygu ve arzusunu almış kişiyi gördün mü? ALLAH onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış, gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. ALLAH’tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir? Hala düşünüp ibret almıyor musunuz? Dediler ki: ‘Bu(hayat) dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi dehrden başkası helake uğratmıyor.‘ Oysa onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar. Onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların delilleri: ‘Eğer doğru söylüyor iseniz, atalarımızı getirin’ demekten başkası değildir. De ki: ‘Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiç bir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi bir araya getirip-toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler. Casiye 23-26.ayetler

23.ayette bilgisi verilen “Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği” kimselerin, 24.ayette dehri(zamanı) ilah olarak kabul ettiklerini görüyoruz. Böyle bir insanın Allah inancı olabilir mi? Hayır. Çünkü hem mühürlü, hem zamanı ilah edinmiştir. Ve bu insanlar elçiye, “Eğer doğru sözlüler iseniz, atalarımızı getirin” diyerek “beasa” karşı çıkıyorlar. Burada inkar ettikleri beas, ahiret\din günü olsaydı, böyle bir meydan okumayı yaparlar mıydı? Hayır. Çünkü bedenlenmeyi kabul eden bir insan, atalarının da bedenleneceğini bilir.

Bu insanlar 23.ayette “ölürüz diriliriz” diyerek ahiret inançlarını ortaya koyuyorlar. “Bu (hayat) dünya hayatımızdan başkası değildir” diyerek de, ömürlerini tek bedende zannettiklerini görüyoruz.
Ayette “ma-illâ” kalıbı kullanılarak istisnâ yapılmıştır ve ayete Türkçe’de vurgulayarak söylediğimiz “sadece ama sadece” anlamını katmıştır. Bu yöntemle birlikte, dünya hayatlarının sadece o bedende yaşamakta oldukları hayat olduğuna ve dünyada bundan başka hayat yaşamayacaklarına inandıklarına vurgu yapılmıştır. Ve ayetin başında “hiye” zamiri tekil kullanılarak, inandıkları dünya hayatının tekilliğine işaret etmiştir. Dolayısıyla bu insanlar bedenlenme sistemine(birden fazla hayat) inanmamaktadırlar.

Eğer bu insanların inkar ettiği şey diriliş günü\ahiret olsaydı, devamındaki ayette “Allah sizi diriltiyor(1), sonra sizi öldürüyor(2)” sıralamasını vererek bedenlenmenin sistematik sıralamasını vurgular mıydı? Zira diriltmek ölüye uygulanır, sonra varlık bir daha ölür ve sonra “kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi bir araya getirip toplar(Casiye 26). Oysaki bu insanlar 24.ayette “ölürüz(bu bedenimizin sonunda) ve diriliriz(ahirette)” demektedirler.

Ve Casiye 26.ayetin sonunda “Ancak insanların çoğu bilmezler.” ifadesinden bu insanların reddettiği şeyin ahiret değil, insanların çoğunun bilmediği “yeniden diriliş(bedenlenme) sistemi” olduğunu görüyoruz. Çünkü insanların çoğunun ortak inancında bir diriliş günü vardır. Ve insanların çoğu bedenlenme sistemini bilmezler.

 

D. NAHL SURESİ 38-39.AYETLER

“Ve “Kim ölürse ALLAH, onu beas etmez (yeniden diriltmez)” diye en kuvvetli şekilde ALLAH’a yemin ettiler. Hayır! Bu, O’nun (ALLAH’ın) üzerinde hak bir vaattir. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler. Hakkında ihtilâfa düştükleri şeyin, onlara beyan edilmesi (açıklanması) için ve inkâr edenlerin, kendilerinin şüphesiz yalancı olduklarını bilmeleri içindir.” Nahl 38-39. Ayetler

 

Son olarak Nahl 38-39’daki ifadelere gelecek olursak, “Eleşti”yi yazan kişi yazısında, bu ayetlerdeki inkarcıların hem bedenlenmeyi hem de ahireti inkar ettiklerini belirtmiştir.
Şu soruyu sormak gerekir, bu ayetlerdeki insanlar nasıl hem bedenlenmeyi hem de ahireti inkar etmiş oluyorlar? Ayette bir tane ifade var ; o da ; “Öleni Allah beas etmez\diriltmez” diye yemin ettiler ifadesi. Bu insanlar ya bedenlenmeyi inkâr ediyorlar, ya da ahireti. Peki hangisi olduğunu nereden bileceğiz? Ayetin sonunda “insanların çoğu bilmezler” ifadesi kullanılıyor. İnsanların çoğunun bilmediği nedir, bedenlenme sistemi mi yoksa bir ahiret\diriliş günü olduğu mu? Dolayısıyla buradaki insanlar da arz üzerinde insanların çoğunun bilmediği yeniden dirilişi inkar ediyorlar.
Ve 39.ayette bu insanların beas konusunda ihtilaf ettikleri belirtiliyor. Aynı ayette bunun hakkında onlara “beyan edileceği” söyleniyor. Tıpkı, bedenlenme sisteminin Hakikat Kitabı’nda ve Hakikat Planı’nda detaylıca açıklanması ve beyan edilmesi gibi.

Ayrıca bu insanlar Nahl 38’de Allah’a yemin edecek kadar Allah inancına sahip insanlardır. Bir ifade ile hem ahireti hem bedenlenmeyi inkâr etmeleri mümkün bile değildir.

 

SONUÇ OLARAK ; DÜNYADAKİ İNSANLARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU “AHİRET GÜNÜNDEKİ DİRİLMEYİ” KABUL ETMELERİNE RAĞMEN, KURAN’DA PEK ÇOK AYETTE “İNSANLARIN ÇOĞUNUN BİLMEDİĞİ YENİDEN DİRİLİŞİN” REDDEDİLDİĞİNİ SÖYLEYEN AYETLER VARDIR. BU AYETLERDEKİ “BEAS’IN” ARZ ÜZERİNDEKİ BEDENLENME SİSTEMİ OLDUĞUNU ANLAMAK BİR GEREKLİLİKTİR.

MÜMİNUN 31-38 İLE 82-90 , NAHL 38 VE CASİYE 26 AYETLERİNDEKİ İNSANLARIN İNKAR ETTİĞİ ŞEY AHİRET DEĞİL, “YENİDEN DİRİLTME(BEDENLENME) SİSTEMİ”DİR. VE BU SİSTEM ARZDAKİ İNSANLARIN ÇOĞU TARAFINDAN BİLİNMEMEKTEDİR. BU KONUDAKİ İHTİLAFLARIN GİDERİLMESİ İÇİN HAKİKAT KİTABI VE HAKİKAT PLANI’NIN TEBLİĞİ YAPILMIŞTIR.

SELAM İLE.

(Visited 117 times, 1 visits today)

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir