“Kitabın size sunduğu tek şey hakikatlerdir.”
Hakikat Kitabı, Önsöz, Sayfa 19
Selam. Biraz meraklı biriysen bu yazıyı mutlaka okumanı tavsiye ederim. Çünkü yazıdaki pek çok cümlede merakların, arayışların, soruların, heyecanların olacak. Buna yürekten inandığım için bu yazıyı yazıyorum. Senden istenen, bu soruların ve merakının peşine düşmendir.
Yazıyı yazmamdaki amaç başlığın sonundaki “NEDEN?” sorusu. Neden bu kitap, neden bu başlık, neden bu yazı? Yazının başlığı bir kitap ve kitabın yazarının adı.
Hakikat Kitabı.
Belki çoktan okuduğun, okumakta olduğun ya da okumaya niyetinin olduğu kitap. Yahut adını ilk defa duyup hakkındaki bilgileri araştırmak istediğin kitap. Ya da geçerken bir uğrayayım dedin ve böyle bir yazıyla karşılaştın. Hangisi olduğun önemli değil. Hoş geldin, umarım sana güzel şeyler katar bu yazı.
Kitabı okumuşsan bile okuduğunun ne kadar önemli ve değerli şeyler olduğunu daha iyi anlaman adına bu yazıyı okumaya devam etmeni tavsiye ederim. Eğer kitabı okumamışsan bu yazı merakını ve zihnini besleyebilir, hayatında güzel başlangıçlara sebep olabilir. Okumaya ayırdığın zaman için kendine teşekkür edebilirsin.
Bu yazıda, Hakikat Kitabı’nı, hakkında yazı yazacak, videolar hazırlayacak ve insanlara çokça tavsiye edecek kadar önemli yapan şeylerden bahsedeceğim biraz. Ve sen bu sayede, eğer doğru bir şekilde bakabilirsen, Kuran’ın muazzam detaylar barındırdığını anlayacaksın. Sorular soracağım, düşünmeni isteyeceğim senden. Birlikte düşüneceğiz. Belki de uzun zamandır cevabını aradığın bir soruyu göreceksin burada, aradığını bulmaya yaklaştığın anların mutluluğunu yaşarsan çok sevinirim senin adına. Bir de, bu soruları şimdiye kadar kaç kişi sormuş, sormuşsa da kaçı tutarlı-tutarsız cevaplar vermiş zamanla bunu da göreceksin.
Öncelikle, Kuran hakkında ne kadar bilgiye sahipsin bilmiyorum. Hayatındaki yeri nedir onu da bilmiyorum. Kendi anladığın dilde meailini okuyup anlamaya çalışmış olabilirsin, hayatının merkezine almış da olabilirsin, ya da okuyup bir kenara kaldırmış olabilirsin. Belki de defalarca anlama girişiminde bulunup, bu girişimlerin hepsini yarıda bırakmış da olabilirsin. Kuran hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan birisi de olabilirsin. Daha pek çok olasılıktan birinin içindesin mutlaka. Her ne olursa olsun, ben inanıyorum ki bu satırlar izler bırakacak yüreğinde.
Bu yazının amacı, asırlardır sorulan onlarca sorunun cevabının vahiyde olduğunu kanıtlamak, insanları vahye yönlendirmektir. Ve vahyin insanlara verdiği mesajı daha iyi anlamalarına vesile olma niyetidir. Çünkü Kuran, üzerinde düşünülmesi gereken muazzam detaylar anlatıyor. Bu cümle pek çok insan tarafından kurulur öyle değil mi? Ve bunun gibi onlarca güzel cümle. Aslında Kuran, tüm bu güzellikleri ve çok daha fazlasını barındırıyor. Peki bu cümleleri söyleyenler, anlattıkları ile ne kadar dolduruyor bu cümlelerin içini? Ya da bu cümlelerin içini doldurmaya çalıştıkları şeyler, senin kalbini dolduruyor mu, aradığın cevaplara merhem oluyor mu? Bunu, yazı ilerledikçe düşüneceksindir.
Kuran hakkında ne kadar bilgiye sahip olduğunu düşünüyorsun bilemiyorum. Ne kadar doğru sorular soruyorsun ve bu cevapları almak için nasıl bir bakış açısıyla bakıyorsun işaretlere, insana, aleme.. Bilemiyorum. Amacım bu bakış açısını güzelleştirmek. Bunun için sana birkaç ön bilgi vereceğim Kuran hakkında. Mesela, yaklaşık 15 asır önce gönderilen Kuran ayetlerinin yazacak olduğum bilgilerden bahsettiğini biliyor muydun?
KURAN’IN,
-Einstein’ın 1905 yılında ortaya attığı E=m.c2 formülünü bildirdiğini,
-Bugün bilim dünyasının “Higgs Bozonu” olarak adlandırdığı enerji alanının da bilgisini verdiğini,
-Sirius, Venüs, Güneş, Ay gibi gök cisimlerinin(sistemlerin) görevlerini anlattığını,
-Sirius A ve Sirius B’nin birbiri etrafında dolanma sürelerini verdiğini,
-Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün gezegenlerinin cennetler ile olan bağlantısını verdiğini,
-Diğer boyutlarda yaşamın ne şekilde olduğunun ve üst boyutlar olan bu alanlara hangi aşamalardan sonra gidebileceğinin bilgisini verdiğini,
-Alem nasıl yaratıldı, insan nasıl yaratıldı gibi soruların cevaplarını onlarca detayıyla anlattığını,
-Teleportasyon (ışınlanma) yapabilen ilim sahibi bir varlığın kıssasını anlattığını,
-Kuantum fiziğinde frekansı bilinen bir taneciğin enerjisinin hesaplanabildiğini gösteren formül olan Planck formülüne işaret ettiğini,
-Evrenin yaşının dünyanın yaşına oranını verdiğini,
BİLİYOR MUYDUN?
Ve bunlar gibi daha onlarcasını içinde barındırdığını biliyor muydun ?
Bu bilgilerden ne kadar haber ya da bihabersin ? Bu bilgilerin doğruluğuna inanmanı sağlayacak deliller nelerdir ? Bunlar, sorulması gereken ilk sorular arasında yer alıyor. Bunların sorulmasından çekinmez bunları bilen, çünkü bir şeyin akla ve kalbe sirayet etmesi için delilleri bilmeli önce insan.
Ortaya konulan bir bilginin doğruluğunu gerçekten merak ediyorsan, o bilginin hangi temellere ve delillere dayandığını görüp, bundan sonraki aşamada inanıp inanmamaya kendin karar verebilirsin. Hakikate talipsen, bunu yaptığında sana çok güzel kapılar açılır. Bunun dışında, önyargıyı seçtiğinde karşına çıkacak olan yolların sorumlusu yine sensin.
Şimdi sana birkaç cümle kuruldu. Kuran’da olduğu söylenen birkaç bilgi sunuldu. Elbette bu bahsettiğim bilgilerin açıklamaları, yazının başlığında da yer alan Hakikat Kitabı’nda anlatılıyor. O yüzden o bilgilerin detaylarını ve nasıllığını buraya yazmayacağım. Çünkü hepsi tek başına hayli detaylı konular. Bunların Kuran’da olduğunu söylememdeki amaç, ortaya konulan bilgilerin ciddiyetini farkında varmandır. Ve bu bilgilerin detaylarının Kuran içinde anlatıldığını bilmen ve bu Kuran’ı, en azından bu bilgileri gözönünde bulundurarak değerlendirmen gerektiğini düşündüğüm içindir.
Bu arada bir dipnot eklemek istiyorum. Eğer Kuran’a iman ediyorsan ve vahyi yeterli bir kaynak olarak görüyorsan bu çok güzel bir şey. Zira, olması gereken bir şey.
Kuran’da onlarca konu var ve bu konular birbiri ile organik bir bağa sahip. Ayetler ve kavramlar birbirinin detay bilgilerini veriyor. Bu bağlantıların bir kitap içerisinde yazılmasının amacı, Kuran’daki bu bağlantıları insanların görmesini sağlamaktır. Dolayısıyla başlıkta zikrettiğim kitap, ayetlerden başka bir şeye işaret etmiyor.
Ayrıca, “Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.” Yusuf 76 buyruluyor Kuran’da. Bu yüzden eksik olduğunu her daim kabul etmeli insan. Kendisinin göremediği şeyleri başkalarının görebileceğini farkında olmalı. Ya da başkalarının göremediğini kendisi de eğer isterse görebileceğini. Çünkü bu muazzam sistem, gelişim üzerine kurulu. Bir varlık, önce eksik olduğunu kabullenmeli ki gelişebilsin öyle değil mi ?
Şu andan itibaren, aşağıda soracak olduğum sorular, görebilen için, insanın ne denli eksik olduğunun ve Kuran’ın ne kadar muazzam ve detaylı bir kitap olduğunun “bazı” kanıtlarıdır. Bu kanıtları, cevaplarla değil sorularla birlikte sunacağım. Soracak olduğum soruların tamamının cevabı var. İnsanın kalbini ve aklını bütünüyle kuşatıp tatmin edecek şekilde cevaplar bunlar. Kaçamak cevaplar değil, bilindik cevaplar da değil. Muazzam bir sistemin detaylarını barındıran cevaplar. Ayrıca soracak olduğum sorular, şimdiye kadar insanların cevaplarını Kuran’da tam anlamıyla bulamadıkları, bu yüzden anlattıklarıyla çelişkiye düştükleri çok önemli soruları barındırıyor.
Bu soruların içinde çok merak ettiğin ve dikkatini çekecek şeyler var buna eminim. Hatta şimdiye kadar çokça kez sormuş olduğun ama cevabına tam anlamıyla ulaşamadığın için boşluğa düştüğün, yorulduğun, belki seni Kuran’ı inkar etmek gibi menfi bir yola götüren o anlardaki sorular da var.
Başlamadan önce tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Soracak olduğum soruların cevabı Kuran’da tüm detaylarıyla açıklanıyor ve bu detayların Kuran’da açıklandığı, Hakikat Kitabı’nda ispat ediliyor. O yüzden bu soruların cevabına ulaşmak istiyorsan, Hakikat Kitabı’nı okumanı tavsiye ederim.
Önemli!
Emrah Eryılmaz, Hakikat Kitabı’nın satışından elde edilecek kazanç üzerinden hiçbir ücret talep etmemiştir. Kitabı internet üzerindeki kitap sitelerinden sipariş edebilirsiniz.
Şimdi sorularımıza geçelim.
BİRİNCİ SORU
“Sizden birinize ölüm gelince, onu elçilerimiz(rasullerimiz) vefat ettirir. Onlar kusur etmezler.” Enam 61. Ayet
“De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” Secde 11. Ayet
Kuran’da, insanı öldürmekle görevli iki farklı varlık grubu bilgisi veriliyor. İlk ayette “elçilerimiz” şeklinde çoğul bir ifade kullanılırken, diğer ayette “ölüm meleği” ifadesi tekil olarak kullanılıyor. İki farklı bilgi verilmesinin sebebi ve detayları nelerdir? İnsanı hangi durumlarda elçiler, hangi durumda ölüm meleği vefat ettirir?
Bu iki ayet, bir konu hakkında detay olarak verilen iki bağlantılı bilgidir.
İKİNCİ SORU
“Melekler ve Ruh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler O’na.” Mearic 4. Ayet
“Gökten yere kadar her işi O düzenler. Sonra işler, sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir günde yine O’na yükselir.” Secde 5. Ayet
Ayetlerde verilmiş olan 50.000 yıl ve 1.000 yıl sayıları neyin karşılığıdır? Neden iki farklı sayı bilgisi verilmiştir?
Bu ayetler elbette zamanın göreceli bir kavram olduğunun delillerinden birisidir. Ancak verilen bilgi bununla sınırlı değildir. Ayetteki sayı neden 30.000 değil de, 50.000 yıl olarak veriliyor? Ya da neden 2.000 yıl değil de 1.000 yıl olarak veriliyor?
Kuran’da bildirilen her ifadenin önem taşıdığını unutmamalısın. Dolayısıyla bu sayılar rastgele verilen sayılar değildir.
Ayrıca Ruh ve meleklerin, işlerin O’na yükselmesi ne demektir?
ÜÇÜNCÜ SORU
“Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti.” Bakara 30.ayet
“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz.” Araf 19. Ayet
Kuran bilgisine göre Yüce Allah yeryüzünde halife olarak Adem as’ı yarattıktan sonra onu ve eşini cennete koymuştur. Neden Yüce ALLAH “yeryüzünde bir halife kılacağım” bilgisini vermişken, onları cennete koymuştur?
Bu soruya cevap olarak, Kuran hakkında konuşan bazı kesimler, Adem’in konulduğu cennetin yeryüzünde bir bahçe olduğunu söylüyorlar. Bu söyledikleri, Kuran bilgisiyle tamamen çelişen bir ifadedir. Çünkü Adem’in (as) yerleştirildiği cennet tasvirinin yeryüzünde bulunması mümkün değildir. Bakınız ayette ne buyruluyor;
“Ey Âdem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun.” “Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman.” “Ve sen burada ne susayacaksın ne de güneşten yanacaksın.” Taha 117-119. Ayetler
Ayrıca yeryüzünde halife olmak ne demektir?
DÖRDÜNCÜ SORU
“Ve hani biz, meleklere, “Âdem’e secde edin” demiştik de İblis dışında melekler hemen secde etmişti. O yan çizdi, büyüklendi. Ve o kâfirlerden oldu.” Bakara 34.Ayet
“Buyurdu: “O hâlde çık oradan! Muhakkak ki sen kovuldun. Ve muhakkak ki; lanet, din gününe kadar senin üzerinedir.” Hicr 34-35.Ayetler
“Nihâyet şeytan ona fısıldayıp: “Ey Âdem, sana ebedilik/ölümsüzlük ağacını ve yok olmayacak bir hükümranlığı göstereyim mi? dedi.” Taha 120. Ayet
“Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: “Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olarak ölümsüzlerden olmayasınız diyedir.” Araf 20. Ayet
Adem as yaratıldıktan sonra, Allah’ın emrine karşı gelip Adem’e secde etmeyen İblis cennetten kovulmuştur. Sonraki süreçte Yüce Allah, Adem as’ı ve eşini cennete koymuştur ve şeytan ikisine vesvese vermiştir.
Sorumuz ise şöyle, cennet boyutlarına giremeyen şeytan, Adem as ve eşine nasıl vesvese vermiştir?
Özellikle üçüncü ve dördüncü soruları cevaplayamayanlar, yukarıda da söylediğim gibi, bunun çaresini Adem as’ın dünyadaki bir bahçeye konulmasında buluyorlar maalesef. Fakat böyle düşünmek Kuran’daki bir çok bilgiyle çelişmek demektir.
BEŞİNCİ SORU
“Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi DOLDURACAĞIM.” Secde 85 (İblis cennetten kovulduktan sonra Rahman’ın vaadi)
“Böylece Rabbinin sözü tamamlanıp GERÇEKLEŞMİŞTİR: “Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan tümüyle dolduracağım.” Hud 119
Yukarıda vermiş olduğum iki ayete baktığımız zaman, Secde 85’te İblis cennetten kovulduktan sonra, ona uyacak olanların cehenneme doldurulacağı vaadi veriliyor. Ve bu vaad gelecek zaman kalıbında veriliyor.
Hud 119’da ise cinlerin ve insanların cehenneme doldurulmasının gerçekleşmiş olduğunu söylüyor. Ve fiil geçmiş zaman kalıbında kullanılıyor. Bu iki ayetin iki farklı zaman kalıbında verilmesinin nedeni nedir ?
Ve en önemlisi de cehennem nedir ve nerededir? Çoğunluğun zannettiği üzere sobaya atılan odunlar gibi somut bir ateşe atılıp orada sonsuza kadar yanmak mıdır cehennem? Böyle bir cehennem algısı Kuran’a uygun mudur?
ALTINCI SORU
“Ve O, sizi geceleyin vefat ettirendir. Gündüz neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir.” Enam 60.ayet
Bu ayete göre varlıklar “geceleyin” vefat ederler. “Gündüz” sürecinde ise amel işlerler.
Ayetteki “gece” ve “gündüz” kelimelerinin, dünyada yaşadığımız anlamda fiziksel gece-gündüz olmadığı çok açıktır. Çünkü eğer bunu fiziksel gece-gündüz olarak düşünürseniz, gündüz vaktinde de gece vaktinde de nefsler yaşam ve imtihan üzerinedir. Ve nefsler sadece gece vefat ettirilmezler. Fiziksel anlamda gündüz vaktinde vefat eden nefsler de vardır. Ayrıca kayıt sistemi her nefs için gece de gündüz de aktiftir.
O halde ayetteki gece ve gündüz ifadeleri ile kastedilen süreçler nedir?
Küçük bir not eklemekte fayda var. Ayetin orijinal metninde “vefat ettirendir” ifadesi geçmesine rağmen, ayetle alakası olmayan kelimeler meallere eklenmiştir. Ve pek çok mealde “geceleyin uyutandır” şeklinde çeviriler yer alıyor. Böyle bir çeviri yapmak, ayette “gece” ile kastedilenin ne olduğunu bilmeden, ayeti kişinin kendi zannına ve yorumuna göre anlamlandırmaya çalışmasıdır. Bu da kişiyi yanlış sonuca götürür.
YEDİNCİ SORU
Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Nisa 79
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar. Rum 36
Kuran’a göre, insanlara bir kötülük ya da iyilik isabet etmesi, insanın kendi elleriyle takdim ettiklerinden dolayıdır. O halde bunca imtihan çeşitliliğinin sebebi nedir? Ve bu imtihanların arasındaki farkı etkileyen unsurlar nedir?
Bir insan düşünün, düşük bir algı seviyesinde dünyaya geliyor, Kuran’ı kendi anladığı dilde okuma imkanına sahip değil, doğduğu ülkenin imkanları onu zor şartlara sürüklüyor. Varlık içinde olan ve israf eden insanlar varken hem de. Afrika’da doğmuş bir insanla, herhangi bir Avrupa-Asya ülkesinde imkanlar içinde doğmuş bir insanın bu ülkelerde doğmasının sebebi nedir?
Çeşitli ağır fiziksel ( örneğin DNA bazında çeşitli hastalıklar) ve ağır psikolojik hastalıkları yaşayan insanlara bu imtihanlar hangi yasalara göre verilir?
Aslında bu soru başlığı altında sorulabilecek onlarca soru var. Bu soruları kendiniz çoğaltabilirsiniz. Bunun için çevrenizdeki imtihanlara bakmanız yeterli olacaktır.
SEKİZİNCİ SORU
Sur’a da üfürülmüştür, artık onların tümünü bir araya getirmişiz. Kehf 99
Sur’a üfürüleceği gün, artık dalga dalga geleceksiniz. Nebe 18
İki ayeti karşılaştırdığınızda göreceğiniz üzere Kuran’da sura üflenmesiyle ilgilenmesiyle ilgili iki farklı zaman kalıbında ayet bilgileri veriliyor. Bir grup ayette “sura üflecek” şeklinde gelecek zaman kalıbında geliyor, bir grup ayette ise “sura üflendi” şeklinde geçmiş zaman kalıbında geliyor. Bu farklılığı sebebi nedir?
Bir dipnot daha eklemekte fayda var. Bazıları bunun Arapça’da bir dil kuralı olduğunu, Kuran’da, bir olayın onun gelecekte kesin olarak gerçekleşeceğini vurgulamak için fiilerin geçmiş zaman kalıbında kullanıldığını söylüyorlar. Bu Kuran bilgisiyle tamamen çelişen bir bilgidir. Böyle bir kuralın ortaya atılmasının sebebi, insanların Kuran’daki bilgilere bütüncül olarak bakamamalarından kaynaklanmaktadır. Zira bu şekilde kullanılmasının bir sebebi vardır.
Nuh, Ad, Semud kavimleri hakkında verilen ayet bilgileri, kıyamet hakkında bize ne söylemektedir? Kıyamet nedir?
DOKUZUNCU SORU
Sekizinci soruda da belirttiğimiz gibi, Kuran’da din günü, kıyamet, Araf, cennet, cehennem gibi konularda pek çok fiil geçmiş zaman kalıbında kullanılmaktadır. Bunun sebebi nedir?
1-Aşağıda, Kuran’da geçmiş zaman kalıplarında gelen fiillerden örnek verelim;
Sur’a üfürüldü; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar.Yer, Rabbi’nin nuruyla parıldadı; kitap kondu; nebiler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir.İnkâr edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara bekçileri dedi ki: ‘Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?’ Onlar: ‘Evet’ dediler. Ancak azab kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu.Dediler ki: ‘İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. kibirlenenlerin konaklama yeri ne kötüdür.’Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara bekçileri dedi ki: ‘Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.'(Onlar da) Dediler ki: ‘Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah’a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. Zümer Suresi 68-74.ayetler
2-Aşağıda, Kuran’da gelecek zaman kalıplarında gelen fiillerden örnek verelim;
Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. Onda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür. Sur’a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkarları o gün, gömgök olarak’ toplayacağız. Yalnızca on kaldınız diye kendi aralarında fısıldaşacaklar. Onların sözünü ettiklerini biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’ derler. Taha 100-104.ayetler
Aynı konudaki ayetlerin bir kısmının geçmiş zamanda, bir kısmının gelecek zamanda anlatılmasının elbette makul bir sebebi vardır. Aslında buraya kadar sorulan soruların hepsi, Kuran’ın bütüncül bir şekilde anlattığı harika bir sistemin detaylarıdır.
ONUNCU SORU
“Bütün insanların kuşunu boynuna bağladık. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız” İsra 13. Ayet
Ayette verilen kuş bilgisi neyin karşılığıdır ve bu kuş neden insanın boynuna bağlanır?
Maalesef pek çok Kuran mealinde yapılan hatalardan birisi de, yine ayet bilgisiyle alakası olmayan kelimelerin parantez içinde ayetin mealine eklenmesidir. Meallere göz atarsanız bu ayete yapılan eklemeleri görebilirsiniz.
ONBİRİNCİ SORU
“ALLAH göklerin ve yerin nurudur. Nurun örneği şuna benzer: içinde lamba bulunan bir kandil… Lamba bir cam kap içindedir. O cam kap ise, inci gibi parlayan bir yıldız (gezegen) gibidir. (o cam kap) Ne doğuda ne de batıda olmayan, zeytinyağı üreten mübarek bir ağaçtan yakılır/tutuşturulur. Yağı, neredeyse ateş değmeden aydınlık verir. Nur/ışık üzerine nurdur/ışıktır. ALLAH dileyeni/dilediğini ışığına ulaştırır. İşte ALLAH insanlar için böyle örnekler verir. ALLAH her şeyi bilir.” Nur 35. Ayet
Nur suresi 35.ayette verilmiş olan,
-Nur, lamba, kandil, cam kap, inci gibi parlayan yıldız, zeytinyağı, mübarek ağaç, yakılma, aydınlık, nur üstüne nur şeklinde yapılan tasvirlerin karşılığı nedir? Hangi kelime, hangi bilgiye karşılık gelmektedir? Yani kısacası, bu ayetin bize vermek istediği mesaj nedir?
ONİKİNCİ SORU
“ALLAH’tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O’nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Hala düşünüp ibret almayacak mısınız?” Secde 4. Ayet
“O, yeryüzüne, denge ve dayanıklılık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, besinlerini isteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere dört günde takdir edip düzenledi. Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: “İsteyerek veya istemeyerek gelin!” Onlar şöyle dediler: “İsteyerek geldik!” Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, dünya semasını kandillerle ve bir korumayla donattık. İşte bunlar Aziz ve Âlim olanın takdiridir.” Fussilet 10-12. Ayetler
Kuran’da göklerin ve yerin yaratımı ile ilgili ayetlerde 2 gün, 4 gün ve 6 gün olarak verilen ifadelerin karşılığı nedir? Bu sayılar neden 2, 4 ve 6’dır ve ayette neden saat, ay, yıl gibi ifadeler değil de “gün” ifadesi kullanılmıştır?
ONÜÇÜNCÜ SORU
“Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi Kitap’a varis kıldık. Böylece onlardan bir kısmı nefsine zulmedicidir, onlardan bir kısmı muktesittir. Onlardan bir kısmı da ALLAH’ın izniyle hayırlarda yarışanlardır. İşte o ki, o, büyük fazldır. Adn cennetleri (onlarındır)… Oraya girerler; orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Orada giysileri de ipektir. “Ve bizden hüznü gideren ALLAH’a hamdolsun, muhakkak ki Rabbimiz, gerçekten Gafûr’dur (mağfiret eden), Şekûr’dur (şükredilen).” dediler. Ki O, bizi durulacak, kalınacak bir yurda yerleştirdi. Orada bize bir yorgunluk dokunmaz ve orada bize (açlık ve meşakkatten dolayı) bir bıkkınlık ve usanç dokunmaz.” Fatır 32-35. Ayetler
Ayette Kitap’ın varisleri olarak bilgisi verilen varlıklar kimlerdir? Ayeti dikkatli bir şekilde okursanız, bu varlıklar nefsine zulmetse de, orta yolda olsa da, hayırlarda yarışsa da cennetlere giriyorlar. Bunun sebebi nedir?
ONDÖRDÜNCÜ SORU
Yazıyı kısa tutmak açısından bazı kavramların anlamlarını toplu bir şekilde bir soru altında soracağız.
Kuran’da geçen, Ruh, vesvese, Araf, Berzah, cennet, cehennem, 7 gök kavramlarının anlamı nedir?
Kuran’da İlliyyin, Siccin, Güneş, Ay, yıldızlar, Tarık, Şira gibi adı geçen sistemlerin görevleri nelerdir?
ONBEŞİNCİ SORU
“Kahrolası insan, ne kadar da nankördür! Hangi şeyden yarattı onu? Bir nutfeden. Yarattı onu, planlamasını yaptı. Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra öldürdü onu, kabre koydu. Sonra, dilediği zaman onu tekrar diriltti! Hayır, hayır! O, O’nun kendisine emrettiğini hiç yerine getirmedi.” Abese 17-23. Ayetler
“ALLAH’a nasıl nankörlük edersiniz ki, siz ölüler idiniz, O sizi diriltti; yine öldürecek, yine diriltecek; sonra O’na döndürüleceksiniz.” Bakara 28. Ayet
“(Başarısız olan inkârcılar) Şöyle dediler: “Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı?” Mumin 11. Ayet
Kuran’da yeniden dirilmekle alakalı fiillerin, bazı ayetlerde “diriltti” bazı ayetlerde “diriltecek” olarak geçmesinin sebebi nedir?
ONALTINCI SORU
“ALLAH, nefsleri, ölümleri sırasında vefat ettirir. Ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir.” Zumer 42.ayet
Nefslerin ölümleri sırasında vefat etmesi ne demektir ? Ölmeyenin uykusunda vefat ettirilmesi ne demektir ? Ayetteki “uyku”nun dünya yaşamındaki fiziksel uyku olmadığı çok açıktır. Çünkü ölmeyen insanlar fiziksel uyku dışında da pek çok şekillerde vefat ederler.
ONYEDİNCİ SORU
Yeryüzünde tarihte büyük izler bırakmış yüzlerce bilim adamı, filozof, yazar, düşünür, komutan yaşam sürmüştür. Yapılan icatlar, buluşlar, savaşlar, öne sürülen fikirler öyle önemli noktalara gelmiştir ki, burada bir parmak izine(19) şahit olunmuştur. Bu isimlere örnek verecek olursak;
Sokrates, Farabi, İbn-i Haldun, Arthur Schopenhauer, Friedrich Nietzsche, Karl H. Pribram, Aldous Leonard Huxley, Mustafa Kemal Atatürk, Ercüment Özkan, Diyojen, Cabir b. Hayyan, Celalettin-i Rumî, Gilbert Ryle, Osman Bey, Irving Langmuir.
Bu örnekler kitap içinde onlarcası ile çoğaltılmıştır. Bu gibi onlarca varlık, yeryüzüne yaptıkları müdaleleri O’nun izniyle yapmışlardır. Peki bu insanlar üzerinde işleyen sistem nedir? Bu insanlar yeryüzüne neden, nasıl gönderilmiştir?
Melek nedir? Melekler kimlerdir? Çeşitleri nelerdir?
ONSEKİZİNCİ SORU
Onyedinci soruda ismini verdiğimiz varlıklar seçilerek gönderilmiştir. Bunların bağlı olduğu planın yanında bir de “Rasuller ve Nebiler” için bir plan vardır. Rasuller ve Nebiler neye göre seçilirler? Vahiy alma potansiyeline nasıl ulaşmışlardır?
ONDOKUZUNCU SORU
“İçinde onlar çığlık atarlar: “Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.” Size orda, öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.” Fatır 37
Kuran’a göre hiçbir insan din gününde, “bana yeterli miktarda ömür verilmedi” ve “bana uyarıcı/elçi gelmedi” bahanesini öne süremeyecektir. Çünkü tüm insanların yaşam planları buna göre İlahi plan tarafından dizayn edilmiştir.
İnsanların yaşamları nasıl yasalarla dizayn edilmiştir ki, 45 yaşında ölen bir insanla 120 yaşında ölen bir insanın akledeceği süre adil bir şekilde ikisine de verilmiş olsun? Sayılar sadece örnektir, yerlerine hangi sayıları koyarsanız koyun, önemli olan bunların bir yasaya göre insana yaşatıldığını bilmenizdir. Peki nedir bu yasalar?
Ya da Amazon ormanında doğmuş ve medeniyetten uzak, ve Kuran’ın adını bile duyma imkanından yoksun insanlar, ne tür yasalarla o haldeler ki, “bize elçi gelmedi” bahanesini sunamasınlar?
Sonuç olarak;
Bu ve bunlar gibi onlarca soru sorulabilir. Ve bu yazıya eklenebilir. Yazıyı kısa tutmak için bu soruları şimdilik burada sonlandırdık. Kitabı okudukça bu soruların yenilerini kendiniz ekleyebileceksiniz. Başta da belirttiğim gibi sizden istenen, eğer merak ediyorsanız hayatınızı güzelleştirecek Hakk cevapları aramanızdır.
Hakikat Kitabı 2014 yılında basılmış ve yayımlanmıştır. 2019 yılının Ramazan ayında, bu kitabın devamı niteliğinde olan Hakikat Planı yayımlanmıştır. Bu kitapta da, ilk kitaptaki bilgilerin detayları ve bu detaylara ek olarak onlarca yeni bilgi Kuran ayetleri ışığında tevil edilmiştir. Ve bu tevilleri okumak, burada sorulan sorular gibi pek çok soruya gebe oluyor.
“Kitabın size sunduğu tek şey hakikatlerdir. Bu yüzdendir ki bunun sorumluluğunu alabilecek ve uygulayabilecek nefslerin okuması tavsiye edilir. Bizlerin sizden istediği şey, size verilecek olan bilgiler içerisindeki her cümleyi ve kelimeyi, iyice gönül süzgecinizden geçirerek düşünmenizdir. Amaç, her insanın parmak izi gibi eşsiz olan bakış açısını değiştirmek değil, onu desteklemek ve beslemektir. Böylece siz, bu kitap içinde verilmiş bilgileri idrak ettikçe, bugüne kadar size atalarınızdan aktarılmış olan doğru bildiğiniz şeylerin, kaynağın kendisi olan Kur’an ile ne kadar alakalı veya alakasız olduğuna, kendiniz karar vereceksiniz.” HAKİKAT PLANI, Emrah Eryılmaz, Sayfa 22
Selam ile…