Selam.
İlk olarak örtünün tüm insanlık için işlevinin ne olduğu bilgisini verelim.
ÖRTÜNÜN İŞLEVİ
Ayetteki hitap Ademoğulları üzerinden tüm insanlığadır. Ayette “ayıp yerleriniz” yani “sev’âti-kum” ifadesi sözlükte “avret, edep yerleri” anlamına gelir. Ve her iki cinsiyetin de cinsel organını kapsayan bir kelimedir. Bu da örtülmesi gereken yerlerin açıkça cinsel organlar olduğu bilgisini bize verir. Bu gereklilik kadın ve erkek cinsiyetini kapsamaktadır.
Ayette verilen “takva elbisesi” detayı çok önemlidir. Çünkü bir mümin ne giyerse giysin, önemli olan takvasını korumasıdır, “bu daha hayırlıdır” detayıyla hayırlı olan elbisenin takva elbisesi olduğu bildirilmiştir. Takva elbisesi, kötü söz ve davranışlardan, adaletsizlikten, azgınlıktan, iffetsizlikten yani her türlü olumsuz düşünce ve fiillerden korunmaktır.
Ve mü’min kadınlara söyle, bakışlarını indirsinler ve ferçlerini korusunlar. Zahir olangörünen kısımlar hariç, ziynetlerini
açmasınlar. Ve örtülerini göğüslerinin üzerine vursunlar. Ve ziynetlerini,
kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının
oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız
kardeşlerinin oğulları veya kadınlar veya ellerinin altında sahip oldukları
veya erkeklerden, kadına rağbeti olmayan erkekler veya kadının avret
yerlerinin farkına varmayan çocuklar hariç, açmasınlar. Ve gizledikleri
ziynetleri bilinsin diye ayaklarını vurmasınlar. Ey mü’minler, hepiniz Allah’a
tövbe edin! Umulur ki, böylece felâha eresiniz. Nur,31
1. | ve kul | : ve de |
2. | li el mu’minâti | : mü’min kadınlara |
3. | yagdudne | : çeksinler, indirsinler |
4. | min ebsâri-hinne | : (onların) gözlerinden, bakışlarından, bakışlarını |
5. | ve yahfazne | : ve korusunlar |
6. | furûce-hunne | : (onların) ferçlerini |
7. | ve lâ yubdîne | : ve açmasınlar |
8. | zînete-hunne | : (onların) ziynetleri |
9. | illâ | : dışında, hariç |
10. | mâ | : şey |
11. | zahera | : zahir oldu |
12. | min-hâ | : ondan |
13. | vel yadribne (ve li yadribne) | : ve örtsünler |
14. | bi humuri-hinne | : (onların) örtüleri |
15. | alâ | : üzerine |
16. | cuyûbi-hinne | : (onların) göğüsleri |
17. | ve lâ yubdîne | : ve açmasınlar |
18. | zînete-hunne | : (onların) ziynetleri |
19. | illâ | : dışında, hariç …. (ayetin devamında, yukarıda tamamının yazıldığı, ziynetlerin kimlere açılabileceği bilgisi veriliyor) |
BAKIŞLARI İNDİRMEK
Öncelikle ayetteki “bakışları indirmek” şeklinde bilgisi verilen ilk emrin öneminden bahsedeceğiz. Bu emir aynı şekilde Nur suresi 30. ayette erkekler için de verilmiştir.
Mümin erkeklere söyle bakışlarını indirsinler. Nur 30.ayet
Ancak ne yazık ki, ayetlerde kronolojik olarak ilk sırada verilmesine rağmen bu emrin önemi üzerinde gerektiği gibi durulmamıştır. Kadınların ve erkeklerin bakışlarında kısıtlama olmazsa, insanların üzerindeki giysiler, şehvetle bakan günahkar gözleri engelleyemez. Bu yüzden örtüde başkalarının bakışları ölçü alınmaz.
Ayette “bakışlarını indirsinler” ifadesinde kullanılan “bakışlar (ebsâr)” kelimesi “besar (bakış)” kelimesinin çoğuludur. Ve Kuran’da bu kökten gelen fiiller ve isimler yalnızca duyusal görmeyi yani kafa gözüyle görmeyi değil genel olarak kalple görmeyi anlatır. (Meryem 42, Secde 12, Yunus 43, Saffat 179)
Yani ayette, indirilmesi istenen bakış, yalnızca kafa gözüyle yapılacak bir eylem değildir. Bakış, görmek değildir. Bakış; kalpteki, akıldaki ve şuurdaki gözdür. Bakışlarını kaçındırmak, kusur aramamaktır. İnsanları giydikleriyle, dış görünüşleriyle yargılamamak, şekilcilik yapmayıp, bütünleştirici olmaktır. Bu emrin idrakine varanlar, her ânı bir oruç şuurunda yaşar ve insanları kalıplara sokmaz. İnsanların hatalarına olan bakışlar, kısılması gerekendir. Ve mümin olan, insanların yapıp ettikleriyle zaman kaybetmez, kendi yaşamını şekillendirmeye uğraşır.
Bunun yanında, insanları taciz edercesine rahatsız edici bakışlarla bakmak da yasaklanan bakışlar arasındadır. Bir erkekle yahut kadınla konuşurken göz teması kurmak, iletişimin gerektirdiği çok normal bir durumdur. Mümin bir nefs, kalbini temiz tutmalı, baktığı herkese temiz bakışlarla bakmalıdır. Mutmain olmuş bir kul, kendisine yapılmasını istemediği hiçbir davranışı başkasına yapmaz.
ZİYNETLER
Ayette mümin kadınlara bildirilen ikinci emir, ferçlerini korumalarıdır. Ferc, sözlükte “edep mahalli, dişilik organı” anlamlarına gelir. “Irz ve iffet” olarak da meallendirmesi yapılır. Mümin erkek ve kadınlar cinsel organlarını, ırzlarını, iffetlerini korurlar. İffet; salt örtüyle ya da örtüsüzlükle olabilecek bir durum değildir. Bunun en güzel örneklerinden birisi, Maide suresi 5.ayette, “sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlarla evlenmeniz helal kılındı” bilgisidir. Çünkü bu bilgiye göre, ehli kitap bir kadın da (yahudi, hristiyan gibi) iffetli olabilmektedir. Yani hangi inanışa mensub olursa olsun, bir kadın iffet sahibi olabilir. Bu emir, bez parçalarıyla, kıyafetle sağlanabilecek kadar şekilci, basit bir durum değildir. Müminler hem maddedeki, hem manadaki ırzlarını korurlar.
Irzlarını korusunlar emrinden sonra gelen, “Görünen kısımlar hariç, ziynetlerini(süslerini) açmasınlar.” bilgisini anlamak için öncelikle ayette kastedilen “ziynetin” yani süsün yerinin ne olduğunu anlamak gerekir. Kuran sorular sorduran ve bu soruların cevaplarını yine kendi içinde tutarlı bir şekilde veren, mufassal bir kitaptır. Vahiy, göreceli kavramlara mahal vermemektedir. Yani “ziynet” falancaya göre şu demektir, filancaya göre bu demektir gibi bir karmaşa içine girmek, ayeti her kişinin kendi zannına göre yorumlamasına sebep olur ki öyle olmuştur da. Pek çok mealde “el,yüz,ayak,bacak,kol,saç” gibi parantez içi kelimelerle, Arapça metninde geçmeyen eklemeler yapılarak ayette kastedilen ziynetin ne olduğu bilgisi tahrif edilmiştir. Hangi ziynetlerin örtüleceği konusu tartışmalı bir konu haline getirilmiştir. Kimilerine göre kadının tüm vücudu, kimilerine göre sadece takıları ziynet sayılmaktadır. Bunların hepsinin ziynet olduğu doğrudur, ama önemli olan ayette hangi ziynetten bahsedildiğidir.
AYETTE KASTEDİLEN ZİYNETLER NEDİR ?
“Ziynetlerini açmasınlar …. hariç” ifadesinin iki kere kulllanılmış olması, bize ziynetin ne olduğunu Kuran’ın söylemesinden kaynaklıdır.
Birinci defa: “Ferçlerini korusunlar (avret yerlerini)” emrinden sonra, “ve ziynetlerini açmasınlar” ibaresindeki “vav(ve)” açıklayıcı vav (vavı tefsiriyye) olup kadının fercinin yani cinsel organının ziynet olduğunu bildirmektedir. Şunu söylemekte de fayda var, ayette geçen “ferç” ifadesi Arapça’da kadının cinsel organının özel ismi olarak da geçer ve “dişilik organı,vulva” anlamlarına gelir.
İkinci defa: “Örtülerini göğüslerine vursunlar” emrinden sonra, ikinci kez “ve ziynetlerini açmasınlar” cümlesi gelerek ayette kastedilen ikinci ziynetin de göğüsler olduğu bildirilmiştir.
Ayette kadınlara örtülmesi emredilen ziynetler;
1) Cinsel organ
2) Göğüsler
“Zahir olangörünen kısımlar hariç”detayına göre şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir kadın her ne kadar göğüslerini ya da vücudunu kapatsa da, göğüslerinin büyüklüğü, küçüklüğü ya da şekli belli olacaktır yani görünecektir. Bu kadının elinde olan bir durum değildir ve kadın bundan dolayı sorumlu tutulmayacaktır. Çünkü göğüsler annelik organıdır, çocuk emzirmek gibi bir işlev görmektedirler ve fiziksel olarak belirgin bir şekilde yaratılmak durumundadırlar.
AYETTE GEÇEN “HUMUR” KELİMESİYLE KASTEDİLEN SAÇIN ÖRTÜLMESİ DEĞİLDİR
çoğuludur. Ha-me-ra fiil kökünden gelmektedir ve temelde ‘bir nesneyi örtmek, gizlemek ya da saklamak’ anlamına
gelir. Örtünmede, gizlenmede kullanılan şeye ‘hımar’ denir. Hatta Arapların en
meşhur sözlüğünde (Lisanül Arab) bu kelimenin örtü, perde(pencere örtüsü), yer
örtüsü, vücut örtüsü, başörtüsü anlamları da mevcuttur. Yani hımar’ı nereye
örterseniz oraya özel isim alır ve örtüyle alakalı tüm nesneleri kapsar. Yani kelimenin “yer örtüsü” anlamının yanında “başörtüsü, pencere örtüsü” gibi anlamlarının olması çok doğaldır. Yere örterseniz halı olur, pencereye
örterseniz perde olur, başa örtersiniz başörtüsü olur. Ayette ise bu örtünün
nereye örtülmesi gerektiği açıkça söylenmektedir. O da göğüslerdir. Bu da
ayetteki örtüyü “başörtüsü, yer örtüsü, pencere örtüsü” değil, “göğüs örtüsü”
yapar.
GÖĞÜS : Ayette geçen “cüyüb” kelimesi “ceyb” kelimesinin çoğuludur ve göğüs demektir.
Ayette Musa peygambere elini koynunagöğsüne sokması emrinde de aynı kelime kullanılmıştır.
Fakat Nur 31’deki cüyüb kelimesi, neredeyse meallerin tamamına yakınında “yakalar, gerdanlar” şeklinde
çevrilerek bilgi tahrif edilmiştir. Ayette hımar’ın göğüslere örtülmesi gerektiği bildirilmektedir.
VURMAK : Ayette geçen darabe fiili temelde “vurmak” demektir. Bu da pekçok
mealde kelimeyle hiçbir alakası bulunmayan “salmaksalsınlar” şeklinde
çevrilerek tahrif edilmiştir. Bunu söylememizin sebebi, “salsınlar” kelimesini kullanarak başörtüsünün baştan göğüslere kadar salınması gerektiğini savunanların, kelimeyi tahrif ettiklerini vurgulamaktır. Oysaki ayette “baştan göğüslere kadar” şeklinde bir sınır belirtilmemiştir. Vurmak fiiliyle açıkça anlaşılan emir, örtü ile örtünme işleminin göğüslere yapılmasıdır.
bildirilmiştir.
Ayetin en sık tahrif edildiği detayı “humur” kelimesidir. Başörtüsünün dini bir vecibe olduğunu savunanlar, bu kelimeyi temel anlamından kaydırarak “örtü” şeklinde değil “başörtüsü” şeklinde çevirmekteler. Pek çok yerin örtülmesinde kullanılan “hımar” ın, yukarda da söylediğimiz gibi pek çok anlamı vardır. Bu kişiler, bu anlamlar içerisinden “başörtüsünün” seçilmesi gerektiğinin kararını neye göre vermişlerdir ? Oysa ayette başın ya da saçın örtülmesi ile alakalı tek bir ibare bile geçmemektir. Sonuç olarak şunu belirtmek isteriz, bu kelime ister örtü olarak çevrilsin, ister perde olarak çevrilsin, ister halı olarak, ister başörtüsü olarak. Her halükarda bu örtünün örtülmesi gereken yer baş değil göğüstür. Bunu dileyen dilediği örtüyle yapabilir.
BAŞÖRTÜSÜ FARZ OLSAYDI
Öyle değil ama farzedelim ki ayette ra’s(baş) gibi bir kelime kullanılarak başa bir örtü örtülmesi emredilmiş olsun yani “başlarınızı örtü ile örtün” denilmiş olsun. Aşağıdaki görsellerdeki kişilerin de başları örtü ile örtülmüştür. Baş, örtü ile örtülse bile saç telleri görünebiliyor haliyle. Başörtüsünün Kuran’da emredildiğini söyleyenler neden başlarını bu şekilde örtenlere saç kılları göründüğü için “harama giriyor” muamelesi yapıyor ? Oysa bu şekilde örtünmenin yanlış olması için ayette “saçınızın tek bir teli bile görünmemeli” ya da “saçınızın görünmesi haramdır” ya da “saçlarınız ziynettir” gibi bir vurgu yapılmış olmalıydı ki biz saçlarımızı göstermemizin haram olduğunu bilelim. Yani “başlarınızı örtü ile örtün” denilmiş olsaydı, bu şekilde örtenler de başlarını örtmüş olacaktı. Çünkü vurgu saça değil başa yapılmış olacaktı ve başın örtülmesi durumunda bile saç tellerinin görünmesi mümkün olacaktı. Bir karar vermeliler, Kuran’da geçen “saç örtüsü” mü yoksa “başörtüsü” mü ?
Bir de şu soruyu sormakta fayda var, saç ziynetse ve bir kadının saç kıllarının görünmesi haramsa ve örtüyle örtmesi gerekiyorsa, saçlarını kazıtmış bir kadın ya da kanserden saçları dökülmüş bir kadın başını açabilir mi ?
Dikkat edilmesi gereken detaylardan birisi de şudur; kadınların göğüslerini örtmeleri gibi bir emrin indirilmiş olması, o toplumda bazı kadınların göğüslerini örtmediğinin kanıtıdır. Hatta İslam öncesi dönemde Kabe’nin kadın-erkek çıplak bir şekilde tavaf edildiği bilgisine pek çok tarihi kaynaktan ulaşabilirsiniz. Temeli köle, cariye, kabile, soy gibi kavramlar üzerine kurulan bir toplumdan bahsediyoruz ve doğal olarak böyle bir toplumda örtü konusunda pek çok varyasyon bulunmakta. Cahiliye dönemi diye isimlendirilen o dönem Arap toplumunda ibadetinin, köleliğinin sembolü olarak çıplak gezen kadınlar da bulunmakta, soyluluğunun, zenginliğinin sembolü olarak örtüyle gezen kadınlar da. Bu durumun örnekliği günümüzde pek çok kabilede de mevcut. Konunun daha iyi anlaşılması için aşağıya birkaç örnek fotoğraf koyduk.
Görüldüğü gibi, günümüzde bile vücudun hatta başörtüsünün örtüldüğü ama göğüslerin örtülmediği giyim şekilleri mevcut. Hatta görüldüğü gibi vücudunu örtmesine rağmen göğüslerini açıkta bırakacak şekilde örtünenler de mevcut. Kadınların pazarlarda köle olarak satıldığı, kabenin çıplak vücutla tavaf edildiği ve kadınlara insan muamelesi yapılmadığı bir toplumdan bahsediyoruz. Böyle bir toplumda iman eden kadınlara gelecek olan emrin saçları örtmek olması nasıl mümkün olabilir ? Mantık olarak düşünüldüğünde bile daha göğüslerin örtülmediği bir toplumda, örtünün göğüslere örtülmesinin istenmesi kadar doğal ne olabilir ?
Başörtüsünün dini bir gereklilik olduğunu söyleyenler, “o dönemde zaten başörtüsü vardı, fakat örtülerini arkadan bağlıyorlardı, bu yüzden o örtüleri göğüslerine kadar örtmeleri emredildi” şeklinde bir savunma yapıyorlar. Yani parmağın gösterdiği yere değil parmağa bakıyorlar. Oysaki parmak, kendi ağızlarıyla söylediği gibi göğüsleri gösteriyor, başı ya da saçı değil. Evet o dönemde iklim koşullarından dolayı başörtüsü de takanlar vardı, çıplak gezenler de. Şu detay da unutulanlar arasında; o dönemde müşrik kadınlar da başlarını örtüyordu, müşrik erkekler de. Bunu Kuran’ın emri için mi yapıyorlardı ? Elbette hayır. Defaatle vurguluyoruz, bunun sebebi iklimsel koşullar, kabile gelenekleri, toplumdaki sınıfsal ayrımdır. Herhangi bir dini emirden kaynaklanmaz, hele ki müşriklerden bahsettiğimiz bir konuda. O dönemde müşrik kadınlarla mümin kadınların giydikleri kıyafetler aynıydı. “Şu kadın başörtüsü takıyor o zaman mümindir, şu takmıyor o zaman mümin değildir” gibi bir ayrım söz konusu olamıyordu.
Hiçbir kadın İslam’a girdiğini ilan etmek için başörtüsü takmak zorunda değildir, hele ki başörtüsünden dolayı eziyet göreceği bir toplumda yaşıyorsa. Çünkü Ahzab suresi 59. ayette bildirildiği gibi örtü “eziyet görmemek” amacıyla örtülür.
– “Nasıl ki eşarp, yazma, şal kelimelerinin içinde baş geçmiyor da başa örtülüyor, nasıl ki çorap, patik kelimelerinin içinde ayak geçmiyor da ayağa örtülüyorsa, “hımar” kelimesinde baş geçmez ama başa örtülen örtü demektir.”
Bu tezi savunanlara şu soruyu sormak isteriz ? Kelimeyi neden perde olarak
çevirmiyorlar, ya da halı ? Zira bu anlamları da içeriyor.
Başın ya da saçın örtülmesi gerektiğini söyleyenler şöyle bir argüman da sunmakta, “saçlar kadınları güzel gösteriyor, bu yüzden örtülmelidir”. Hatta bunun çok daha ötesinde kadınları cinsel bir meta olarak görerek “erkekler kadınların saçlarından tahrik oluyor, bu yüzden kadınlar saçlarını kapatmalıdır” diyenler de var. Bunu erkeklerden çok kadınların söylüyor olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki artık kadınlar da erkeklerin kadınları cinsel obje olarak görmesinden öte kendilerini daha çok cinsel obje olarak görüyorlar.
Bu argümanı sunanlara şu soruyu sormak isteriz. Erkeğin saç kılıyla kadının saç kılı arasındaki fark nedir ? Neden kadınlar gizliyor da erkekler gizlemiyor ? İkisi de kıl değil midir, saç kılı gizleniyor da kaş kılı neden gizlenmiyor ? Bir kadını güzel gösterme unsuru olarak yüz ve saçlar arasında derecelendirme yapsak hangisi daha öncelikli olur ? Şayet amaç güzelliği kapatmak ise, bir kadını saçlarından ziyade dudakları, gözleri, kaşları güzel göstermesine rağmen neden yüzlerini kapatmıyor bu argümandaki insanlar ?
Başlangıçta örtünün işlevlerini paylaşmıştık. Araf 26’da örtünün tüm insanlığa “süslenmek için” indirildiği detayı bildirilmişken “saçlar kadınları güzel gösteriyor, bu yüzden örtülmelidir” argümanı Kuran’la çelişmektedir . Zira Kuran kadınların güzelliklerinin toplumda insanlar tarafından görüldüğünü çok açık bir şekilde Allah rasulüne hitabıyla bildirmiştir;
Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek güzellikleri senin hoşuna gitse bile sana helal olmaz. Ahzab 52
Kadınların ve erkeklerin bakışlarında kısıtlama olmazsa, insanların üzerindeki giysiler, şehvetle bakan günahkar gözleri engelleyemez. Bu yüzden örtüde başkalarının bakışları ölçü alınmaz.
Örtüde başkalarının bakışları ölçü alınmaz. Yani bir erkek şehvet duyuyor diye bir kadın Kuran’ın belirttiği sınırlar dışında kapanmak zorunda değildir. Çünkü öyle bozuk zihniyetler var ki, çarşaflı bir kadına bile gözünü dikebilen ve bundan şehvet duyabilen. Bu durumda bir kadın erkek şehvet duyuyor diye çuvala girmek zorunda mıdır ? Öyle zihniyetler de var ki, bir kadın ne şekilde giyerse giysin yargılamayan, kendi iffetini, bakışlarını korumaya, kendini kontrol etmeye çalışan ve kadınlara bakışlarıyla bile eziyet etmeyen. Vahyin bizden istediği ikinci seçenektir.
Cennete girebilecek nefsler “mutmain olmuş” nefslerdir. Kendini kontrol etmesini bilen, iffetini koruyan, bakışlarını indirebilen. Biz kendimizden sorumluyuz, kimsenin ne giydiği, ne giymediği başka bir insanı ilgilendirmez. Kimsenin kimseye kıyafetinden dolayı zulmetmeye hakkı yoktur. Yoksa toplumda şortu yüzünden tekme yiyen, tecavüz ettiği kişi için “tahrik etti” deyip “tahrik indirimi” alan insanlar türer, türemiştir de.
ZİYNETLER KİME AÇILABİLİR ?
Ayetin devamında “kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kadınlar veya ellerinin altında sahip oldukları veya erkeklerden, kadına rağbeti olmayan erkekler veya kadının avret yerlerinin farkına varmayan çocuklar hariç” bilgisiyle, kadınların ziynetlerini bazı kişilere gösterebilme izni verilmiştir. Dikkat edin bu “izin” yani ruhsattır. Ayetteki ziynetlerin göğüsler ve avret yeri olduğunu söylediğimizde, “ne yani babalarımızın yanında göğüslerimiz açık mı oturalım?” gibi sorular vahyin vermek istediği mesajı anlamamaktan kaynaklıdır. Söylemek istenilene bir örnek verecek olursak, bu ayet bir kadına babasının, erkek yeğeninin, erkek kardeşinin yanında çocuğunu emzirebilme izni verir. Bu bir izindir, kişi dilerse tercih eder dilerse tercih etmez. Bu ayetle bu gibi durumların haram olmadığı bildirilmiştir. Şayet bir kadın bu kişilerin yanında çırılçıplak durmak zorunda kalsa bile bu durumun haram olmadığı bildirilmiştir.
Ya da “kadına rağbeti olmayan erkekler” bilgisiyle bu ayet, örneğin kadın hastalıkları ve doğum doktorlarına kadının cinsel organına bakma ruhsatını verir. Ya da erkek bir göğüs doktoruna kadının göğsünü açabileceği iznini verir. Bunlar çok doğal ve zaruri durumlardır. Çünkü bu erkekler, kadınların ziynetlerine baksalar bile onlara karşı tahrik olmaları söz konusu olamaz. Bu dediğimiz sadece tercih meselesidir. Kişi isterse bu ruhsatı kullanabilir, isterse babasının yanında çocuğunu emzirebilir, isterse emzirmeyebilir, isterse erkek doktor tercih edebilir, isterse etmeyebilir. Tekrar söylemekte fayda var, bu ayet toplumda çıplak olarak da gezebilen Arap bir topluma indirilmiştir, bu kişiler yeri geldiğinde göğüslerini ve cinsel organlarını bırakın babalarına, sokaktaki yabancı bir erkeğe karşı bile açmaktaydılar. Nur 31.ayetle bu durumun önüne geçilmek istenmiştir ve mümin kadınlara sınır konulmuştur.
AYAKLARINI YERE VURMASINLAR
Bu ayetle ilgili son olarak bilgisini vereceğimiz, “Ve gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını vurmasınlar.” detayıdır. Bu detaya göre, o toplumda, ziynetlerinin bilinmesini isteyen, yani karşı tarafı dişiliğiyle cezbetme amacı taşıyan kadınlar vardı. Bu kadınlar bunu ayaklarını yere vura vura yapıyorlardı, bunu dansözlük olarak düşünebilirsiniz. Yukarıda da fotoğrafını paylaştığımız şekilde, göğüslerine çeşitli süslemeler yaparak, bu süslerin şıkır şıkır seslerini belli etmek ve karşı tarafı cezbetmek amacıyla oynuyorlardı. Burada vurgu yapılan detay “ziynetleri bilinsin diye” kısmıdır. Yani vurgu, amaca yapılmaktadır. Ayette yasaklanan, bu amacı taşıyan tüm hareketlerdir. Çünkü karşı tarafı cezbetmek için kişi pek çok farklı yola başvurabilir. İstenilen, bu yolların tümünden uzak durulmasıdır.
Şunu da belirtmekte fayda var, şayet Kuran’da örtünmekle alakalı
hiçbir ayet bulunmasaydı bile, ticaret gibi bir unsurun çok yaygın olduğu ve bu ticaret yollarının çöllerden geçtiği, sıcaklığının 50 dereceleri bulduğu bir coğrafyada yaşayan ve çöl yolculuğuna çıkan bir erkek ya da kadın
herhangi bir örtüyle başını hatta yüzünü bile örtebilirdi ki örtmüştürler
ve örtmektedirler. Bunun dini bir emirle hiçbir alakası yoktur. Bu tamamen
iklimsel koşulların getirdiği sıcaktan, rüzgardan korunmak için kullanılan bir
yöntemdir. Allah Rasulü döneminde yaşamış olan müşrik, münafık, ehli kitap tüm
insanlar bu örtüyü iklimsel koşullardan kullanmak durumundalardı. Yukarıda da açıkça belirttiğimiz gibi o toplumda örtü konusunda pek çok varyasyon mevcuttu. Müşrik kadınlar da erkekler de iklimden dolayı başörtüsü takabiliyordu, yahut kadın ve erkekler çıplak olarak gezebiliyordu.
Vahiy ise mümin kadınlara Nur 31’deki emirle ziynetlerini yani göğüslerini ve cinsel organlarını örtme emrini vermiştir.
CİLBAB DIŞ KIYAFET
Ve kadınlardan nikâh (evlenme) ümidi olmayan yaşlı kadınların, ziynetlerini açmaksızın giysilerini(siyab) çıkarmalarında, bundan sonra onlara vebal (günah) yoktur. Ve iffetli olmayı istemeleri onlar için daha hayırlıdır. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir), Alîm’dir (en iyi bilendir). Nur 60
Nur 60. ayette geçen “ziynetlerini açmaksızın” ifadesindeki “ziynet” kelimesini, Nur 31. ayetteki “ziynet” kelimesinin iki çeşit anlamından(göğüs-avret yeri) birisi olan “avret yeri” olarak çevirmemiz uygun görülmüştür. Eğer ayette her iki anlamdaki ziynet kast edilmiş olsaydı, o zaman Nur suresi 60. ayette tarif edilen kadınların diğer kadınlardan farkı olmazdı ve dolayısıyla onlara özel ruhsat vermenin bir anlamı kalmazdı. Bu ruhsata rağmen ayetin devamında “iffetli olmayı istemeleri onlar için daha hayırlıdır” detayı verilmiştir.
İslam özgürlük dinidir. Kuran insanları özgürleştirmek için indirilmiş bir kitaptır. Mümin bir erkek veya mümin bir kadın iffetli, ahlaklı olmalıdır ve bulunduğu her koşulda takva elbisesini kuşanmalıdır. Kuran’da en çok vurgu yapılan meselelerdendir iffet ve takva. Bizim bu yazıyı yazmamızdaki amaç kimsenin giyim tarzını yadırgamak ya da yüceltmek değildir. Amacımız, hangi durumun Allah’ın emri olduğunu, hangi durumun tercih meselesi olduğunu açıklamaktır. Bir kadın dilerse başörtüsü takabilir, dilerse takmayabilir. Başörtüsü takan bir kadının özgürlüğünü kısıtlamaya kimsenin hakkı olmadığı gibi, takmayan bir kadının da özgürlüğünü kısıtlamaya kimsenin hakkı yoktur. Herkes dilediğini giymekte özgürdür. Kişi kendinden sorumludur, kimse kimsenin günah yükünü yüklenmez. Kadınlar üzerinden yapılan namus bekçiliği zorbalıktan öte bir şey değildir. Kadınlara uygulanan psikolojik ve sosyolojik baskılar onayını asla vahiyden alamaz. Bugün, kadına şiddet uygulayan, kadını ikinci sınıf bir varlık olarak gören, kadını baskı altında tutmaya çalışan kesimler yaptıklarına dini, ahlaki kılıflar uydurmaktalar. Oysa vahiy, bu kılıfların hiçbirisine uymamaktadır. Aksine vahiy kişilere Allah’ın sınırları içerisinde bir özgürlük tanımaktadır.
“Sana vaat edilen, hiçbir yazılı kuralın olmadığı ama herkesin durması gerektiği sınırları bildiği, kalbe işlenmiş kanunların yürüdüğü ve temennilerin sadece “Selam(Barış)” olduğu cennetlerdir.” Emrah Eryılmaz